19 Temmuz 2018 Perşembe

YE'CÜC ve ME'CÜC
Kur'an, "onlarca ayetin içinde geçen bozgunculuğu" direk olarak insanın yaptığını anlatmaktadır. Kur'anda geçen bozgunculuk Dünya üzerinde yaşayan insanların yaptıkları kötülük ve kötü düşüncelerinden dolayı kendilerine bu tanım verilmiştir. Bozgunculuğun geçtiği her yerde insan vardır. Kur'anda bir tek bozgunculuğun geçtiği yerde insan yerine ye'cüc ve Me'cüc geçmektedir. Anlamını kimsenin bilmediği iki kelime. Anlamı bilinmeyince tesfir alimleri uzaydan gelen bir tehlike olarak veya yeraltından  çıkabilecek garip yaratıklar gibi düşüncelere kapılmışlardır.
    Onlar öyle düşüne dursunlar, Kur'anın tamamında bozgunculuğun geçtiği her ayette insanın kendisi geçerken bir tek ayette anlamı anlaşılmayan iki kelimeyi başka mecralara çekmenin hiç bir anlamı yoktur.
    MÜTEŞABİH anlatımın olduğu bir kıssada geçen bu iki kelime YE'CÛC ME'CÜC'ün geçtiği ayeti bir inceleyelim.
    18/94 - "Ey Zülkarneyn! Ye'cuc ve Me'cuc yeryüzünde fesat (bozgunculuk)
çıkarıyorlar. Onun için, bizimle onlar arasında bir sed yapman şartıyla sana bir vergi versek olur mu?"
    Dikkatli okuduğumuz zaman, bir topluluk; Zülkarneyn'e yeryüzü yani Dünya yaşamında bozgunculuk yapan birilerinin olduğundan bahsetmektedir. Bizimle onlar arasında bir set yapma isteğini dile getirmektedirler. Olay Dünya üzerinde geçip de, bozgunculuğun geçtiği her ayette isminin geçtiği "İNSAN" dan başkası düşünülmemesi gerekmez mi? MÜTEŞABİH ayetlerde direk anlamına ifade etmediğini defalarca ayetlerde gördük.
    Şimdi size TABLO niteliğinde fakat çok ilginç bir açıklama getiriyorum;
 
                    YE'CÜC; ME'CÜC
          Bu iki kelimede,  "CÜC" ortak bir hece. Bu ortak hece bir şeyin tanımı olmalı düşüncesinden yola çıkarak, "YE" ve "ME", "CÜC" tanımının birer parçası olarak aşağıda Dünya üzerindeki dillerin enteresan olan çevirisi bulunmaktadır.
    Nasıl olduğuna gelince; Kur'an Arapça yazıldığı için ilk önce Arapçadan Türkçe'ye çevirince ("ME" -Siz) , ("YE" - Beni) olarak karşıma çıktı. Diğer dillerin çevirisinde "YE" ve "ME" çevirisinde aşağıdaki gibi aynı kelimeler yani siz, ben gibi insanı anlatan kelimeler çıkmaktadır. Yani kadın ve erkeğin tanımı olan "İNSAN" karşımıza çıkmaktadır.
Bu araştırmam yine ne olacaksa Dünya üzerinde insan tarafından olacağını göstermektedir.
     SECDE SURESİ; 13. Ayet: Biz dileseydik herkesi doğru yola iletirdik. Fakat, “cehennemi tamamen cinlerden ve insanlardan dolduracağım” diye söz verdim.
BU AYETİ UNUTMAYALIM.


                               YE.            ME
----- -------------------------------
İNGİLİZCE              Siz.          Ben mi.                      
İRLANDACA.          Siz.          Beni.                      
İSPANYOLCA.        Siz           Beni
İSVEÇÇE.               Siz.          Beni
İTALYANCA.           Siz           Beni
JAPONCA.             Siz.          Beni
LATİNCE.                Y.             Ben
LEHÇE                    Siz.          Beni
PORTEKİZCE.        Siz.          Beni
RUSÇA.                  Siz.          Beni
SIRPCA.                  Siz.          Beni
HİNTÇE.                 Bunlar.     İçinde
ALMANCA.            Siz.           Beni
AFRİKA DİLİ.          Siz.          Beni
ARAPÇA.                Siz.          Beni
BASKÇA.                Siz.          Beni
BELARUSÇA.         Siz           Beni
BULGARCA.           Siz.          Beni
ÇİNCE.                   Siz.           Beni
ENDANOZYA.       Siz.           Beni
ERMENİCE.           Siz.           Beni
FARSÇA.               Siz.           Beni
FRANSIZCA.         Siz.           Beni
GÜRCÜCE.           Siz.           Beni
İBRANİCE              Siz            Beni
YUNANCA            Siz.            Beni

SİZCE İKİ HECE VEYA KELİME BÜTÜN DÜNYA DİLLERİNDE İNSANI ANLATMASI TESADÜF OLABİLİR Mİ? KARAR SİZİN......

14 Temmuz 2018 Cumartesi

DÜNYA DÜZDÜR DİYENLERE
Arkadaşlar hep söylüyorum. "Kur'an", içinde MÜTEŞABİH AYETLER barındıran bilgi deposudur. Ben inanıyorum ki gelecekten de bahsediyor. Bunu niçin söylüyorum biliyormusunuz? 
NEPTÜN BALIK BURCU  yazımdaki 18/61. Ayette Balık burcunun Neptünden çıkışı anlatılır. Çok enteresandır. Bu ayet gelecekte olacak olaylardan birini tarihiyle vermektedir.
   18/61. Ayet; Bunun üzerine ikisi de iki denizin birleştiği yere vardıklarında balığı unuttular. Bu arada balık, denizde yolunu bulup kaybolmuştu.
   Şimdi bu ayeti bir evvel ki ve bir sonra ki ayetle birlikte okuduğunuz zaman balık ikisinin yemeği gibi algılanmaktadır. Halbuki balığı getir yiyelim diye bir söylem geçmemektedir. Tefsirciler, mealciler böyle algılamış, balık yiyecek gösterilmiş ama balık denizde yolunu bulup kaybolmuştu. 
    Satürn ötesi (transdental) gezegenlerin ikincisi Neptün’dür, Uranüs’ün keşfi ardından, Uranüs ‘ün tuhaf hareketlerinden, yörüngesine etki eden başka bir gezgenin varlığını araştıran bilim adamları İngiliz J.C. Adams ve Fransız Urbain J.J. Le Verrier adında iki gök bilimci tarafından 23 eylül 1846 yılında kova burcunun 25’derecesinde yeri belirlenmiştir.ilginç bir hikayesi vardır Neptün keşfinin, bu iki gökbilimci birbirinden bağımsız Bode Kuralını kullanarak Neptün’ün yerini keşfetmişlerdir.
    Neptün tam turunu 165 yılda tamamlar ve her burçta 14 yıl kadar kalır. Balık Burcuna girişi 1847 yılına denk gelir. Her burçta kaldığı gibi 14 yıl kalır ve 1861 yılında balık burcuda Neptünü terk eder. 
     Şimdi; 61. Ayette iki denizin birleştiği yerden ve balık denizde yolunu bulup gitti anlatımı vardır. İşte MÜTEŞABİH AYETLERİN başında gelen ayetlerden biri. İk deniz diye bahsedilen yer gözle göremediğimiz zaman denizidir. Burçların birinden ötekine geçiş anlatımıdır. Çıkan burç hangisiydi? BALIK BURCU. Ayete uyarladığımızda; iki zaman denizinin birleştiği yerden, Balık burcu vaktini yani 1847 yılında giriş yaptığı Neptünden 14 yılını doldurduğu için 1861 yılında çıkış yapmış oluyor. Tarihe çok dikkat edin; 1861. Simdi birde hangi sure, hangi ayetmiş bir bakalım. 18/61. 
     Evet arkadaşlar, sure ve ayet numarası Neptün Balık Burcu çıkış tarihini vermektedir. 1861yılı. 
İşte KUR'AN böyle bilgi deposu bir kitaptır.
       Şimdi de Dünya düzdür diyenlere bir kaç ayet açıklayalım. Belki bir kaçını ikna edebiliriz. 
Rahman Suresi 33. Ayet;
     “Ey cin ve insan topluluğu! Göklerin ve yerin kuturlarından geçmeye gücünüz yetiyorsa haydi çıkın. Çıkamazsınız, ancak bir imkan ile çıkabilirsiniz.”
      Şimdi ayete baktığımızda ‘Kuturlar’ tabiri geçmektedir. Anlamına baktığımızda çapın Kutur olduğunu görüyoruz.  Bir Çemberin merkezinden geçerek iki noktasını birleştiren doğruya ÇAP denir.  Bu anlatımdan hem göklerin, hem dünyanın.  yuvarlak olduğu anlaşılır.
      ZÜMER SURESİ 5. Ayet;
 “Allah geceyi gündüze dolar, gündüzü de geceye dolar.” (Zümer, 39/5)
  Bu ayette de DOLAMAK kelimesi tercüme edilmiştir. Arapçada tekvir kelimesi dolamak anlamındadır. Tekvir yuvarlak şekilde sarmak manasına gelmektedir. 
     NEML SURESİ 88. Ayet;
   "Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Herşeyi 'sapasağlam ve yerli yerinde yapan' Allah'ın sanatı (yapısı)dır (bu). Şüphesiz O, işlediklerinizden haberdardır." 
    Neml suresindeki ayette Dünya'nın sadece döndüğü değil, dönüş yönü de vurgulanmaktadır. 3.500-4.000 metre yükseklikteki ana bulut kümelerinin hareket yönü daima batıdan doğuya doğrudur. Hava durumu tahminleri için çoğunlukla batıdaki duruma bakılmasının sebebi de budur.
Bulut kümelerinin batıdan doğuya doğru sürüklenmesinin asıl sebebi Dünya’nın dönüş yönüdür. Günümüzde bilindiği gibi, Dünyamız da batıdan doğuya doğru dönmektedir. Bilimin yakın tarihlerde tespit ettiği bu bilimsel gerçek, Kur'an’da yüzyıllar öncesi bunu bize bildirmiştir.
    Evet arkadaşlar, daha böyle bir çok ayet var ama bunlar daha açık ve belirleyici.

6 Temmuz 2018 Cuma

  TANRIYA İNANMAYANLAR
Kur'an kendi içinde MUHKEM ve MÜTEŞABİH ayetler olarak ikiye ayrılır. Muhkem ayetler sabittir, yorum gerektirmez kesindir.
   Müteşabih ayetler, iki anlam taşımaktadır. Yani ayette kelimenin iki anlamı vardır.
Anlatılan kıssalarda geçer. Ayetlerin içinde geçen kelimeler ayetin anlatımını farklılaştırır, değiştirir.
   Örnek vermek gerekirse; Kehf Suresi 86. Ayet; "Nihayet Güneşin battığı yere vardığı zaman, onu kara balçıkta batıyor buldu." Bakınız; şimdi böyle okursanız tabi diyeceksiniz ki Güneş karabalçığa mı batarmış.
   O zaman gözlerinizi iyice açın ve okuyun. Hepiniz az çok okuduğunuz derslerde Güneş ile Dünya ilşkisini biliyorsunuzdur. Dünya Güneşin etrafında dönüşünü 24 saatte tamamlar. Bu dönüş sırasında Güneşin Dünyayı gördüğü taraf aydınlık yani gündüz, görmediği taraf ise karanlık yani gecedir.
   Kehf Suresinin bu kıssasında ZÜLKARNEYN'in üç yolculuğu anlatılmaktadır. 86. Ayette Güneşin battığı yere vardığı zaman, onu kara balçıkta batıyor buldu der. KEHF SURESİ 90. Ayette ise "Nihayet Güneşin doğduğu yere vardığında, Güneşin kendilerini ondan koruyacak bir siper yapmadığımız bir kavim üzerinde doğmakta olduğunu gördü der. Bu iki ayette, dikkat edin Güneşin battığı yer ve doğduğu yer denmektedir. Bu anlatımı tefsirciler, mealciler hep algıya düşüp Güneşin doğduğu yer doğudur, battığı yer batıdır demişlerdir. Çok büyük bir yanılgıdır. ALLAH BİLMİYORMUYDU doğuya gitti veya batıya gitti demesini. Çünkü Dünya üzerinde Güneş sadece doğudan doğup, batıdan batmaz. Güneş Dünyanın her yerinde doğar ve her yerinde batar yani her yerinde gündüz ve gece olur. Fakat Dünyamızın bir özelliği var ki, bu da 23,5 derece eğik olmasıdır. Bu sebepten dolayı Kutuplarda altı ay gündüz altı ay gece yaşanır.
    İşte algı buradadır. Anlatımda Güneşin ne battığı yer, nede doğduğu yer sabittir. Kuzey Kutubunda Güneşin batışı, Dünya üzerindeki 24 saatlik dilimdeki gibi olmamaktadır. Burada Güneş günlerce aynı yerde asılı kalmış görünümündedir. Bu görüntü karanlıkta buzulların üzerinden Güneşi kara balçıkta batıyor gibi görürsünüz. Zaten ayet anlatımında Güneşi kara balçıkta batıyor buldu denmektedir.
    Diğer 90. Ayet ise "Nihayet Güneşin doğduğu yere vardığında, Güneşin kendilerini ondan koruyacak bir siper yapmadığımız bir kavim üzerinde doğmakta olduğunu gördü".
    Burada da bir kavim üzerine, Güneş ışınlarından onları koruyacak siper yapmamıştık anlatımı vardır. Peki bu siper nedir? Dünyamızı Güneşin tehlikeli ışınlarından bizi ne korur? Şemsiye mi, ağaç gölgesi mi veya başka bir korunak mı?
     Arkadaşlar, bilgi işidir bu bilgi işi. Araştırmacı olacaksın aklını kullanacaksın. Soracaksın kendine, bizi Güneşin bu tehlikeli ışınlarından nasıl bir şey korur diye. OZON TABAKASI arkadaşlar. Çünkü OZON tabakası Güneş'in tehlikeli ışınlarını süzer ve Dünyamıza yansıtır. Eğer OZON tabakası olmazsa bu ışınlar karşısında DÜNYA üzerinde yaşam olmayacaktır. Ayette diyor ki, onları bu ışınlardan koruyacak siper yapmamıştık. Hemen araştırdım ve Kutuplarda OZON TABAKASININ zayıfladığını hatta Güney Kutubunda yok denecek kadar az olduğunu buldum. Dahası Güney Kutubunda yaşam yok denecek kadar azdır.
     Bu iki yolculukta, Güneşin battığı yer ve  doğduğu yer anlatılmaktadır. Bize doğuya ve batıya gitti diye yön vermemektedir. Anlatım Müteşabihtir, algı vardır. Anlayacağınız KUR'AN öyle gelişi güzel yazılmamıştır. Bu anlatım bir Dünya hakimiyetidir. Kuzey noktasından, güney noktasına kadar hiç boşluk kalmaksızın her yere hakimdir denmektedir. Bu kıssanın tamamını okuyup ne anlatıldığını anlayacaksınız. (KEHF SURESİ 83. Ayetle başlar, 98. Ayetle biter). Şimdi sorabilirsiniz, kim hakim: ZÜLKARNEYN.

10 Mayıs 2018 Perşembe

ZÜLKARNEYN
En başta bilmemiz gereken, tartışmasız ZÜLKARNEYN'in Kur'an inmeden önce de var olduğudur.
    KEHF suresi 84 ve 86. Ayetler çok açık şekilde "ZÜLKARNEYN'in" yeryüzünde istediği her şeyi yapabilme gücünü, ALLAH tarafından almıştır. Bu yetki muazzam bir yetkidir. Dünya üzerinde bulunan, insanların bilemediği bir çok şeyin bilgisi ZÜLKARNEYN'e verilmiştir.
 Dünyayı yönetebilmeniz için, her şeyden evvel Yeryüzünün her yerini, tüm yeraltı zenginliklerini, şeklini, ne kadarı kara parçası, ne kadarı deniz, insanlar nerelerde yaşar, ihtiyaçları nedir, bunların bilinmesi gerekir. Bunları, ALLAH kendisine sebeb olarak vermiştir.
Bunların ötesinde, ALLAH ; ZÜLKARNEYN'e bir yetki daha vermiştir ki, müthiş bir yetki, "AZAB". Rabbimin verdiği bu yetki muhakkak ki katındandır. (doğrusunu ALLAH bilir).
ZÜLKARNEYN, bu Dünya üzerinde her kim haksızlık yaparsa (hiç af yok) cezasını biz veririz demektedir. Bu ceza Dünya'da verilecek cezadır. ALLAH katında verilecek cezanın olacağını da insanlara ayrıca belirtmiştir.
Bu Dünyada iyi işler yapanlara ise, yine bu Dünyada mükafat vardır, Dünya üzerinde iyi yaşam sürmeleri sağlanır demektedir.
ALLAH'ın ayrıca tekrar 91. Ayette ZÜLKARNEYN'in kudret ve salltanatı böyleydi,  "Ve biz onun yanında olan her şeyi bilgimizle kuşatmıştık" demesi bu işin önemini daha da arttırıyor.
Dünyayı yöneteceksiniz, hem de ALLAH'ın istediği gibi noksansız, yeryüzünde  her şeye hakim olacaksınız. Böyle bir sistem bir tek ALLAH'ın takdiriyle olur. İşte bu takdir ZÜLKARNEYN'e verilmiştir.
Bundan sonra neler olmuştur?
Yüce Rabbim, böyle müthiş donanımlı bir yetkiyi, iki zaman sahibi diye adlandırdığı ZÜLKARNEYN'e niye vermiştir?
ALLAH; İnsanların, şeytanın da işin içine girmesiyle, bu Dünya üzerinde rahat durmayacağını bilmektedir. Yeryüzünde, yaratıcının sadece ALLAH  olduğunu bildiği halde, O'na inanan insanoğlu, yaradılış bakımından çabuk unutur, bazen de bahaneler üretir. Başına bir iş gelse, ey ALLAH'ım başıma bu da mı gelecekti der. Bir iylik gelse, kısmetim var, şansım yaver gitti gibi laflarla çoğu kez ALLAH'tan geldiğini anlamaz.
        Aşağıdaki iki ayet insanı açıklıyor.
ARAF SURESİ:
27 - Ey Âdemoğulları. Şeytan, ana babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, sizi de (şaşırtıp) bir belaya düşürmesin! Çünkü o ve kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz, şeytanları, inanmayanların dostu yaptık.
28 - Onlar bir kötülük yaptıkları zaman: "Babalarımızı bu yolda bulduk, bunu bize Allah emretti." derler. De ki: "Allah kötülüğü emretmez. Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?"
İnsan yalnız bırakıldığı zaman yine yaradılış itibariyle hiç rahat durmaz. Şeytan bu iş için ALLAH'tan izin almıştır. İnsanların aklını çelip doğru yoldan çıkarmak için elinden geleni yapmaktadır, yapar da.
Şeytan, insanları doğru yoldan çıkarmak için ALLAH'tan aldığı izin ile kıyamete kadar insanların her yerindedir.

       
    Aşağıdaki üç ayet, Hidayetin sadece yüce Rabbim'den olduğunu apaçık anlatıyor.

(Resulum!) Onları hidayete / hak yola getirmek senin görevin değil, lâkin Allah dilediğini hidayete / doğru yola getirir.”(Bakara, 2/272),

“(Resulüm!) Sen dilediğin kimseyi hidayete / doğru yola eriştiremezsin, lâkin ancak Allah dilediğini hidayete / doğruya ulaştırır.”(Kasas, 28/56).

“Eğer Senin Rabbin dileseydi, dünyada ne kadar insan varsa hepsi imana gelirdi. (Ama bunu irade etmedi). Şimdi sen mi, imana gelsinler diye insanları zorlayacaksın? Allah’ın izni olmadıkça hiç bir kimsenin iman etmesi mümkün değildir.”(Yunus, 99-100)

   Onlar, sadece ALLAH'ın elçileridir. Görevleri insanları doğru yola sokmak değil, sadece kendilerine indirilen Kitap doğrultusunda insanlara, inancı ALLAH'ın tek ilah olduğunu, başka yollar aramamalarını tebliğ ve uyarmak için gönderilmişlerdir.

      Bu yüzden ALLAH'ın elçilerini bu verilen yetkiyle karıştırmayalım.

ZÜLKARNEYN çok farklıdır. O, Dünya yöneticiliğini ALLAH'ın verdiği izin ile vaadin sonuna kadar bu yetkiyi devam ettirmek üzere ALLAH tarafından  seçilmiş ve bunu layıkıyle yerine getirmektedir. Bu yüzden elçilerin  görevi ile ZÜLKARNEYN'in görevleri bambaşkadır. Elçiler; tebliğ eder ve uyarırlar, "ZÜLKARNEYN"; uygular.
KEHF SURESİ;
83 - Bir de sana Zülkarneyn'den soruyorlar. De ki: Size ondan bir hatıra okuyacağım.
84 - Gerçekten biz onu (Zülkarneyn'i) yeryüzünde iktidar sahibi yaptık ve ona ulaşmak istediği her şeyi elde etmesinin bir yolunu verdik.
85 - Derken o da bu yollardan birini tutup gitti.
86 - Nihayet güneşin battığı yere vardığı zaman, güneşi, (sanki) kara bir balçıkta batıyor buldu. Bir de bunun yanında bir kavim buldu. Biz ona dedik ki: "Ey Zülkarneyn! Onları ya cezalandırırsın veya onların hakkında iyi davranırsın."
87 - O da demişti ki: "Kim haksızlık ederse muhakkak ona azab edeceğiz; Sonra Rabbine geri döndürülecek, O da onu görülmemiş bir azabla cezalandırır."
88 - "Amma her kim de iman edip iyi bir iş yaparsa, buna da en güzel mükâfat vardır. Biz ona dünyada kolaylık gösterir zor işlere koşmayız."
89 - Sonra Zülkarneyn yine bir yol tuttu.
90- Nihayet Güneşin doğduğu yere vardığında, Güneşin kendilerini ondan koruyacak bir siper yapmadığımız bir kavim üzerine doğmakta olduğunu gördü.
91 - İşte Zülkarneyn'in kudret ve saltanatı böyleydi. Ve biz onun yanında olan her şeyi bilgimizle kuşatmıştık.
  ZÜLKARNEYN, bu Dünya üzerinde ALLAH tarafından yönetici seçilmiş, aynı Zaman'da kendisine her yetki verilmiştir. Dünya üzerinde kuzey kutubundan güney kutubuna Dünyanın her tarafında hiç bir boşluk kalmaksızın söz sahibidir. ZÜLKARNEYN'e 87. Ayette görüldüğü gibi azab yetkisi bile verilmiştir.
  86. Ayette, Nihayet güneşin battığı yere vardığı zaman, güneşi, (sanki) kara bir balçıkta batıyor buldu ;
  Burada unutmamamız gereken Dünya, ekseni etrafında dönerken, ortalama 23,5 derece eğiklikle dönmektedir. Bu sebepten kutuplarda altı ay gece, altı ay gündüz meydana gelmektedir. Yani Güneş, altı ay boyunca Güney kutubunu aydınlatırken, kuzey kutubu altı ay geceyi yaşamaktadır. Güneş, bu devresini tamamlarken bizim normal 24 saatlik bir günümüz gibi Güneş batarken ufukta hemen kaybolmaz. Günler sürer. Buzlarla kaplı tabakanın üzerinde Güneş, sanki asılı bir vaziyette durur gibi görünür.
  Kuzey kutubu buzlarla kaplı buz dağıdır. Kuzey kutubunda günler süren bir Güneşin batışı, sanki buzların içinde karanlıkta kayboluşun görünüşüdür.Buz tabakasına yansıyan ışık sanki bir bataklığı andırmaktadır. Dünyanın hiç bir yerinde böyle bir görünüm yoktur.(görsellere bakabilirsiniz.)
 

                                                                    BURHAN DOĞAN
    ZÜLKARNEYN'in ÜÇ YOLCULUĞU                      


 Bu kıssada anlatılan üç yolculuk, ZÜLKARNEYN'in  Dünyaya tamamen hakim olduğunun anlatımıdır.

  KEHF SURESİ 86. ayet; "Nihayet Güneşin battığı yere vardığı zaman, onu kara balçıkta batıyor buldu."
   Güneş Dünyanın her yerinden doğup, her yerinden batmaktadır. Bunun sebebi Dünyanın 23,5 derece eğik olmasından kaynaklanır. Kutuplarda ise altı ay gece, altı ay gündüz meydana gelir.
   Kutuplarda bizim yaşadığımız gün batımı olmaz. Günlerce sürer.
Kara balçıkta batıyor buldu, çok açık bir şekilde Güneşin hemen batmadığını anlatmaktadır. Dikkat edin batarken buldu denmiyor. Batıyor buldu deniliyor. Kara balçıkta demesi ise ağır ağır gömülmek anlamını taşımaktadır.
   Bu anlatım, Kuzey Kutubu Güneş'in batışı görsellerinde de açıkça görünmektedir.
Birinci yolculuk kuzey kutup yolculuğudur.

   KEHF SERESİ 90. Ayet; "Nihayet Güneşin doğduğu yere vardığında, Güneşin kendilerini ondan koruyacak bir siper yapmadığımız bir kavim üzerinde doğmakta olduğunu gördü.

   Bu yolculukta da çok açık bir şekilde Güney Kutubuna yapılışının anlatımı vardır. Dünyamıza gelen Güneşin tehlikeli ışınlarını  koruyan ozon tabakasıdır. Antartika'da yaşam yok denilecek kadar azdır.
   Ayette belirtildiği gibi kavim görür ama birinci ve üçüncü yolculuklardaki kavimler gibi bir hüküm veya konuşma geçmez. Ozon tabakası, Güney Kutubunda  çok ince olduğundan dolayı Güneşin tehlikeli ışınlarına maruz kalmaktadır. Bu sebepten kalıcı nüfus yoktur.
 
    Ayeti dikkatli okursanız;
   KEHF SERESİ 90. Ayet; "Nihayet Güneşin doğduğu yere vardığında, Güneşin kendilerini ondan koruyacak bir siper yapmadığımız bir kavim üzerinde doğmakta olduğunu gördü".
   Güneş'in tehlikeli olan ışınlarından bizi "OZON TABAKASI" korumaktadır. Ozon tabakası yeryüzü ile Güneş arasında bir siperdir. Daha doğrusu Dünyamıza gelen kuvvetli Güneş ışınlarını süzer, zararlı olan ışınları Dünyamıza yansıtmaz. Bu olay Kutupların dışında gelişir. Kutuplarda OZON TABAKASI azalır, incelir. Bu incelme olayı Güney Kutubunda Kuzey Kutubuna göre çok fazla olduğundan buralara tehlikeli Güneş ışınları sızar. Bu ışınlar insanların yaşamını  tehlikeli duruma getirdiğinden Güney Kutubunda yaşam yok denecek kadar azdır.
   İkinci yolculuğun, Güneş'in doğduğu yere dediği Güney Kutubu yolculuğudur. Arkadaşlar, tekrar ediyorum. Çok dikkatli okuyun. Doğu'ya gitti, Batı'ya gitti demiyor. Güneş'in doğduğu yere ve Güneş'in battığı yere diye anlatılıyor. Yazının başında anlattığım gibi, Güneş Dünyanın her yerinde doğar ve her yerinden batar.
   Birinci yolculuk Kuzey, ikinci yolculuk Güney Kutubudur.
 
KEHF SURESİ 93. Ayet; Nihayet iki dağın arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiç söz anlamayan bir kavim bulmuştu.
   Üçüncü yolculuk anlatımıyla ZÜLKARNEYN 'in Dünya'ya tamamen hakim olduğunu göreceğiz.
Birinci ve ikinci yolculukları hatırlıyalım; Kuzey Kutubu ve Güney Kutubu idi. Şimdi ise herkesin arayıpta bulamadığı şu iki dağ neresiymiş bir görelim. Aslında çok araştırmaya gerek bile yok. Çünkü Rabbim birinci ve ikinci yolculukta nereleri olduğunu söylemiş. Kuzey ve Güney Kutubu.
Evet yanlış duymadınız herkesin arayıpta bulamadığı iki dağ. Biri kuzey Kutubu, diğeri Antartika yani Güney kutubu. Şimdi nereden çıkardın Kutupları dağ ile ne alakası var diyeceksiniz.
   
    Açıklayalım;
   Üçüncü yolculukta, iki dağ arasına vardığında idi.
 
   Kuzey Kutup bölgesi, toplam 27 milyon km2'lik bir alana yayılır. Bunun 9 milyon km2' si kara, geri kalanı denizdir.buz tabakasının yüksekliği 3000 metreyi geçmektedir.

  Güney Kutup bölgesi, adı Antartika diye geçer.ortalama 2000 metre kalınlığında buz tabakasının örttüğü, bir zamanlar ulaşılamaz diye adlandırılan Kutup noktasında buzun kalınlığı 4335 metreyi bulur. Bu buz kütlesi 24 milyon km3' lük hacmi ile yeryüzündeki bütün buzların yüzde 92'sini oluşturmaktadır.

   Bu bilgiler, bize kutuplarında birer dağ olduğunu ispatlıyor.
Şimdi toparlıyalım; iki dağ arası dediğimiz yerlerden birincisi Kuzey Kutubu, ikincisi Güney Kutubu. Burada sed yapılacak ne yer var, ne de olasılık.işte herşey burada anlatılıyor.
 
   Dünya'nın sabit olan iki noktası vardır. Bu noktalar, Dünya'nın neresine giderseniz gidin, yerleri hep aynıdır. Denizde, çölde, ormanda kaybolduğunuz zaman yönünüzü harita ile değil, pusula ile bulabilirsiniz. Eskiden pusula mı vardı diyenlere de Kutup yıldızı vardı derim. Bu sebepten dolayı RABBİM, BATIYA VE DOĞUYA GİTTİ DEMEMİŞTİR.

   ALLAH, açık bir şekilde ZÜLKARNEYN'in Dünya'ya hakimiyetini, Kuzey Kutubundan, Güney Kutubuna yani Dünya'nın her yerinde sözü geçecektir, demiştir.

İki dağın ne olduğunu, nerede olduğunu bilimsel verilerle kanıtlamaya çalıştık.
 (DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR ).

ELMALININ TEFSİRİ;
(İki deniz, iki yer kıtası iki dağ gibi yaratılmış(tabii); yahutgörünen ve görünmeyen de olabilecektir. Tefsir bilginleri, "seddeyn"i iki dağ diye tefsir etmişlerdir. Ancak bu iki dağı belirlemek için bir ipucu yoktur.)
    İki dağın arasına vardığında dediği yer, Dünyamızın her yeridir.
Kıssalarda anlatım Muteşabih anlatımlardır. (İki manalı anlatım)
    ALLAH, ZÜLKARNEYN'i, Dünyamız üzerinde hiç boşluk kalmayacak biçimde, görünmeyen bir şekilde saran tıpkı meridyenler gibi yeryüzünün hakimi kılmıştır.
    Bu üç yolculuk, Dünya üzerinde hakimiyet anlatımıdır.
                                                                                        BURHAN DOĞAN

7 Mayıs 2018 Pazartesi

          CANIMI SIKAN ŞEYLER
   KUR'ANI bilmeden, okumadan, araştırmadan, algılaması zayıf insanların olmaması mümkün değildir. Benim bunlara çok fazla söyleyecek bir lafım da yoktur. 
   Benim lafım, KUR'ANI bilen, okuyan, araştıran algılamasının da çok iyi olduğunu tahmin ettiğim arkadaşlara ve araştırmacı Hocalarımadır.
   ALLAH, "biz bu kitapta hiç bir şeyi eksik bırakmamışızdır", Kıyamet 36; "insanlar başı boş bırakıldığını mı zanneder", ALLAH'ın şeytana, "benim İHLASLI KULLARIM üzerinde hiç bir hükmün yoktur", "şeytanın da senin İHLASLI KULLARIN hariç" sözlerine rağmen, Dünya yöneticiliği gibi çok önemli bir konu hakkında ilgisiz kalmalarıdır. Görmezden gelmeleridir.
   Bugün, Dünya üzerinde yaşanan tüm olayları çok güzel bir şekilde araştırıyorsunuz, kaleme alıyorsunuz. İnsanlar sizin sayenizde bilgi sahibi oluyorlar. 
   Dünya üzerinde insanlığa hükmeden, insanlığı yönlendiren, zamana yayılmış bir süreç içinde teknoloji sunan, her ne kadar şeytanın da işin içinde olduğunu bildiğimiz bir yaşamdır, anlattığınız bu Dünya. 
   Bu bir aydınlanmadır. Yani, araştırıp, bu araştırmalar sonucunda elde ettiğiniz bilgilerin hepsi doğrudur. İnsanlığa sunduğunuz bu aydınlanma hareketi (araştırıp insanları bilgilendirmek) sonuçları, Dünya üzerinde kendi kendine mi oluşmuştur? Tesadüf olabilir mi? İçeriğini hiç düşündünüz mü?
    Şimdi, sondan başa doğru, yani geriye doğru yolculuk yapalım. Dünya üzerindeki yöneticileri hepimiz öğrendik. Bunlar, Dünya yaşamına yön verirler, ülkeleri yönetirler, daha doğrusu Dünya üzerinde yaşam kurallarını bunlar koyarlar ve bağırıp çağırsakta biz bunlara uymak zorunda kalırız. Fırtınalar, seller hatta depremler yaptırıyorlar deriz, ama sadece yazdığımız ve söylediğimizle kalırız.
    Bundan çok değil, yirmi-otuz yıl öncesinde doğal afet denince (bunun içine deprem, yağmur, sel, fırtına dahil) ALLAH'ın takdiridir, O ne isterse o olur demiyormuyduk. Şimdi ne oldu, ne değişti de fikriniz değişti. "SÜLEYMAN'A rüzgarı emrine vermiştik" sözünü okudunuz da unuttunuz mu? Mucid NİCOLA TESLA'da ALLAH'ın bir kulu değilmidir? Başka bir Dünyadan mı gelmiştir? 
  Yine kırk-elli yıl öncesinde haberleşme neredeyse telefondan ibaretti. Şimdi ise görüntülü konuşabiliyoruz. Bilgisayar, internet bu buluşlar tesadüfen mi oluştu? Daha geriye dönük çok şey söyleyebiliriz. Bunlar bizim bilinçlenmemiz için, belli bir süreç içinde olması gereken olaylardır.
     HERŞEY ALLAH'IN GÖZETİMİ ALTINDADIR.
"Kur'anda, biz hiç bir şeyi eksik bırakmadık" sözünü unutmayın. En önemli konuyu görmezden geliyorsunuz. ALLAH'ın bu Dünya üzerinde yönetici kıldığı;
Kehf Suresi;
(86 - Nihayet güneşin battığı yere vardığı zaman, güneşi, (sanki) kara bir balçıkta batıyor buldu. Bir de bunun yanında bir kavim buldu. Biz ona dedik ki: "Ey Zülkarneyn! Onları ya cezalandırırsın veya onların hakkında iyi davranırsın." 
87 - O da demişti ki: "Kim haksızlık ederse muhakkak ona azab edeceğiz; Sonra Rabbine geri döndürülecek, O da onu görülmemiş bir azabla cezalandırır.")
azap bile yapabilir sözünü söylediği "ZÜLKARNEYN'i" görün. Ve bu yönetici ZÜLKARNEYN'in sizde yardım edin de seddi beraber beraber yapalım dediği kişileri görün.
    Zümer suresi 23. Ayette belirttiği; bazı ayetlerimi ikili manada anlattım, sözünü;
    Bakara suresi 216. Ayet; Hoşunuza gitmemekle birlikte, savaş üzerinize yazılmıştır. Bir şey sizin için hayırlı olduğu halde siz ondan tiksinebilirsiniz ve bir şey sizin için şer olduğu halde siz onu sevebilirsiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz, sözünü; UNUTMAYIN...
   
 BİLİNÇLENME ADINA   SAYGILAR SEVGİLER.     BURHAN DOĞAN

28 Temmuz 2017 Cuma

ZÜLKARNEYN SEDDİ
   Bilim ve araştırma neticesinde, Birinci yolculuk Kuzey Kutubuna, ikinci yolculuk Güney Kutubu yani Antartika'ya, üçüncü yolculuk, iki dağın arasına idi. Bu iki dağın ise nerede olduğunu yazmıştık. Kuzey Kutubu birinci dağ, ikinci dağ ise Antartika'ydı. Bu dağları bilimsel tespitlerlerle ortaya koyduk.
   Şimdi bu iki dağın arasındaki sed neymiş görelim.
KEHF SURESİ;
93 - Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiç söz anlamayan bir kavim bulmuştu.
94 - Dediler ki: "Ey Zülkarneyn! Ye'cuc ve Me'cuc bu yerde fesat çıkarıyorlar. Onun için, bizimle onlar arasında bir sed yapman şartıyla sana bir vergi versek olur mu?"
95 - Dedi ki: "Rabbimin bana vermiş olduğu servet ve saltanat, sizin vereceğiniz şeyden daha hayırlıdır. Bana maddî yardımda bulunun da sizinle onların arasına en sağlam seddi yapayım.
96 - "Bana, demir kütleleri getirin." Nihayet dağın iki ucunu denkleştirdiği vakit: "Ateş yakıp körükleyin" dedi. Demiri bir ateş koru haline getirince. "Bana erimiş bakır getirin üzerine dökeyim" dedi.
97 - Artık Ye'cuc ve Me'cuc bu seti ne aşabildiler ne de delebildiler.
98 - Zülkarneyn dedi ki: "Bu Rabbimin bir lütfudur. Rabbimin vaadi geldiği vakit de onu dümdüz yapacaktır. Rabbimin vaadi de haktır.

   Üçüncü yolculukla devam ediyoruz.
   Bu yolculuk, nihayet iki dağın arasına vardığı yolculuktur. Burada, onların önünde laftan, sözden anlamayan bir kavim buldu, denmektedir.
Alimlerin, tefsircilerin ve araştırmacıların yaptığı hata; onların önünde, dediği yeri muhtemelen iki dağ olarak almışlar. Bunun böyle olmadığını aşağıda açıklamalarımda anlatacağım.
   Burada tekrar alimlerin, tesfircilerin ve araştırmacıların atladıkları çok önemli yer; sanki ZÜLKARNEYN direk bu laf, söz anlamayan kavimle muhatap oluyor.
HAYIR! Dikkat edin deniyor ki, onların önünde yani ZÜLKARNEYN'i tanıyan bilen birilerinin önünde, laf, söz anlamayan bir kavim buldu. Burası çok önemli ! ( Laf,söz anlamayan; ye'cüc, me'cüc)   Muhatap olduğu topluluk ise onlar dediği kimseler.(ZÜLKARNEYN'i tanıyan kimseler).
   Onların dediği kişiler belli ki, ZÜLKARNEYN'i çok iyi tanıyorlar. Tanıyor diyorum çünkü ismen hitap ediyorlar. ZÜLKARNEYN diye.
   Ayette, onlar diye geçen topluluk; "Ey Zülkarneyn! Ye'cuc ve Me'cuc bu yerde fesat çıkarıyorlar. Onun için, bizimle onlar arasında bir sed yapman şartıyla sana bir vergi versek olur mu?" ZÜLKARNEYN ise siz beni tanıyorsunuz, benim parayla, malla işim yok, ALLAH'ın bana verdiği  muhteşem kudret, bunların hepsinin üzerindedir. Bu yüzden siz bana sadece yardımcı olabilirsiniz demektedir. Siz bana yardımcı olun da sizin ile onlar arasında en sağlam seddi yapayım Dedi.
  Niçin ZÜLKARNEYN? Çünkü o ALLAH tarafından her türlü bilgi ve kudretle donatılmıştır. AZAP bile yapma yetkisi vardır.
 
   "ZÜLKARNEYN, bana demir kütleleri getirin, deyip iki dağın ucunu birbirine denk getirince, ateşi körükleyin, ateş kor haline gelince de, bana erimiş bakırı getirin üstüne dökeyim, bundan sonra ye'cüc ve me'cüc bu seddi ne aşabildiler, ne de delebildiler denmektedir".
    Burada, anlatılan yapılan işin çok sağlam olduğudur. Bizim burada yapacağımız, yapılan işin ne olduğunu araştırmak olmalıdır. Burada gerçekten iki dağın arasına sed yapılmış mıdır, yoksa bize anlatılmak istenen, biz öyle sağlam bir yapı yaptık ki bu yapıyı "ALLAH'tan başka kimse yıkamaz" mı denmektedir.
    Dünyada, yanyana iki dağ aramaya kalkarsak bu işin içinden çıkamayacağımız aşikardır. Onlarca yanyana dağ sayabiliriz. Yüce Rabbim, Dünya'da insanlık yaşamının başlamasından vaadin hak olduğu zamana kadar "İKİ ZAMAN" sahibi olarak Dünyayı yöneticeksiniz deyip, hem de Dünya üzerinde her şey yapabilecek güce sahipsin diye veriyorsa; iki dağ arasında seddi başkalarının yardımına kalmadan yapması gerekir.
    ZÜLKARNEYN, daha önce açıkladığım gibi bir sistemdir, birey değildir. Bu topluluk da bu sistemin bireylerindendir. Sistemden yani ZÜLKARNEYN'den istekleri vardır. Zengindirler. Bu topluluk aynı Zaman'da sisteme para bile teklif ederler. Çünkü paranın güç olduğunu çok iyi bilmektedirler. O zaman, bizim burada yapacağımız iş, Dünyada sed aramak değildir. Ne yapmamız gerekir?
Burada, bir manevi güç aramamız gerekmez mi?
   ZÜLKARNEYN, madem böyle bir isteğiniz var, o halde sizde yardım edin der.
Bize bu kıssada anlatılmak istenen manevi bir Seddir. "Nihayet, iki dağın ucunu denkleştirdiği vakit", yani, Kuzey Kutup ve Güney Kutup noktalarını birleştiren meridyenler gibi çekilmiş mecazi anlatımlı "MANEVİ" bir Seddir. Anlatım, Dünyanın bir tarafından öbür tarafına geçilemeyen bir Sed gibi.
   Bu topluluğun arasına belli bir vakte kadar fesat, bozguncu girmemesi için çekilen MANEVİ Seddir.
   ZÜLKARNEYN, bu topluluğun amacını bilmektedir. Çünkü "Bu Rabbimin bir lütfudur. Rabbimin vaadi geldiği vakit de onu dümdüz yapacaktır. Rabbimin vaadi de haktır. Demiştir. Şimdi yine herkesin gözden kaçırdığı  ama ayetin kilit noktası "LUTUF" ne demekmiş bir bakalım;
 
"SAYILAN, DEĞER VE ÖNEM VERİLEN BİRİNDEN GELEN İYİLİK".
 
Demek ki MANEVİ SED, bu topluluğa ALLAH TARAFINDAN YAPTIRILMIŞ bir iyilikmiş. Zaman'ı gelince bu manevi sedi dümdüz yapacakmış.
   Acaba ALLAH niye bir Kavim değil de, onlar dediği bir topluluğa iyilik yapsın. Hem de Zaman'ını belirlemiş bir süre içinde. Bozguncuları arasına istemeyen bir topluluk, hem sistemin içinde olan, aralarına kimsenin karışmasını istemeyen, Hemde kendi aralarında birbirlerinde çok bağlı olan bir topluluk.
 
   AYETTE NİYE DEMİR, NİYE BAKIR GEÇMEKTEDİR;
Bu gün set denilince akla ilk gelen büyük bir duvar olur. Dünyada da örneği çoktur. Çin seddi taş ve kayalardan yapılmıştır. Mısır piramitleri ayrı bir örnektir. Kesilmiş kayalardan meydana gelmiştir. O zaman niye demir kütleleri eritip  üzerine bakır dökeyim demektedir. Tamamen Dünya üzerinde sistemin sağlamlığı söz konusudur. Bize anlatılmak İstenen Dünya üzerinde kurulan bağdır. Bu bağ Sistemli bir çalışma ( işin içinde birbirlerine yardım mevcut ). Eğer gerçekten bir set yapılmış olsaydı, demir kütleleri getirin yerine taşları getirin derdi.
   HADİD SURESİ 25. Ayet;
Andolsun ki resûllerimizi beyyinelerle (açık delillerle, ispat vasıtaları ile) gönderdik. Ve onlar ile beraber kitabı ve mizanı indirdik ki insanlar arasında adaletle hükmetsinler diye. Ve içinde kuvvetli sertlik bulunan DEMİRİ indirdik. Ve onda insanlar için pekçok menfaatler (faydalar) vardır. Ve (bu), gaybda (görmeden) kendisine ve resûllerine yardım edecek olan kimseleri, Allah’ın bilmesi (belli etmesi) içindir. Muhakkak ki Allah; Kavî’dir (güçlüdür, kuvvetlidir), Azîz’dir
    Şimdi ise sıra "BAKIRA "geldi ;
Bana demir kütleleri getirin, deyip iki dağın ucunu birbirine denk getirince, ateşi körükleyin, ateş kor haline gelince de, bana erimiş bakırı getirin üstüne dökeyim, dedi.
Demir sağlamlığı kadar aynı zamanda kırılgan bir madendir. Burada demirin kor haline gelmesi ergime noktası olduğundan dolayı kor halindeki demirin üzerine dökülen bakırla mukavemeti bir kat daha artmış olur.  Çünkü, bakır; demirin kırılganlığını kaybetme özelliğini taşıyan bir madendir. Bu da ZÜLKARNEYN  sisteminin bir kat daha sağlam bir zemine oturtulmuş olduğunu anlatıyor. Bakır, ayrıca iletken de bir maddedir. Bu iletkenlik, zaman, ne zaman olursa olsun, kendi aralarında haberleşmenin ne kadar rahat yapabileceklerini de gözler önüne sermektedir.
Bakır ; Demirin vücutta düzenli bir şekilde kullanılması için de gereklidir. Bakır olmazsa demir hemoglobine bağlanmaz.(cosmiclife.com.tr)
(Çıplak iletkenler, baralar, yalıtılmış hava hattı ve yeraltı güç kabloları ve ek malzemeleri elektrik enerjisi iletim ve dağıtımının başlıca elemanlarıdır. Yakın zamana kadar, elektrik enerji iletim ve dağıtımında, bakır, uygun özellikleri nedeni ile bu alandaki ana iletken malzemesi olarak kullanılmaktaydı).(wikipedia
   "Topluluk kim, niye, niçin hatta ne Zaman" biraz dinlendikten sonra.....
                   
                                  BURHAN
 
   
 

   

YE'CÜC ve ME'CÜC Kur'an, "onlarca ayetin içinde geçen bozgunculuğu" direk olarak insanın yaptığını anlatmaktadır. Kur...