28 Temmuz 2017 Cuma

ZÜLKARNEYN SEDDİ
   Bilim ve araştırma neticesinde, Birinci yolculuk Kuzey Kutubuna, ikinci yolculuk Güney Kutubu yani Antartika'ya, üçüncü yolculuk, iki dağın arasına idi. Bu iki dağın ise nerede olduğunu yazmıştık. Kuzey Kutubu birinci dağ, ikinci dağ ise Antartika'ydı. Bu dağları bilimsel tespitlerlerle ortaya koyduk.
   Şimdi bu iki dağın arasındaki sed neymiş görelim.
KEHF SURESİ;
93 - Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiç söz anlamayan bir kavim bulmuştu.
94 - Dediler ki: "Ey Zülkarneyn! Ye'cuc ve Me'cuc bu yerde fesat çıkarıyorlar. Onun için, bizimle onlar arasında bir sed yapman şartıyla sana bir vergi versek olur mu?"
95 - Dedi ki: "Rabbimin bana vermiş olduğu servet ve saltanat, sizin vereceğiniz şeyden daha hayırlıdır. Bana maddî yardımda bulunun da sizinle onların arasına en sağlam seddi yapayım.
96 - "Bana, demir kütleleri getirin." Nihayet dağın iki ucunu denkleştirdiği vakit: "Ateş yakıp körükleyin" dedi. Demiri bir ateş koru haline getirince. "Bana erimiş bakır getirin üzerine dökeyim" dedi.
97 - Artık Ye'cuc ve Me'cuc bu seti ne aşabildiler ne de delebildiler.
98 - Zülkarneyn dedi ki: "Bu Rabbimin bir lütfudur. Rabbimin vaadi geldiği vakit de onu dümdüz yapacaktır. Rabbimin vaadi de haktır.

   Üçüncü yolculukla devam ediyoruz.
   Bu yolculuk, nihayet iki dağın arasına vardığı yolculuktur. Burada, onların önünde laftan, sözden anlamayan bir kavim buldu, denmektedir.
Alimlerin, tefsircilerin ve araştırmacıların yaptığı hata; onların önünde, dediği yeri muhtemelen iki dağ olarak almışlar. Bunun böyle olmadığını aşağıda açıklamalarımda anlatacağım.
   Burada tekrar alimlerin, tesfircilerin ve araştırmacıların atladıkları çok önemli yer; sanki ZÜLKARNEYN direk bu laf, söz anlamayan kavimle muhatap oluyor.
HAYIR! Dikkat edin deniyor ki, onların önünde yani ZÜLKARNEYN'i tanıyan bilen birilerinin önünde, laf, söz anlamayan bir kavim buldu. Burası çok önemli ! ( Laf,söz anlamayan; ye'cüc, me'cüc)   Muhatap olduğu topluluk ise onlar dediği kimseler.(ZÜLKARNEYN'i tanıyan kimseler).
   Onların dediği kişiler belli ki, ZÜLKARNEYN'i çok iyi tanıyorlar. Tanıyor diyorum çünkü ismen hitap ediyorlar. ZÜLKARNEYN diye.
   Ayette, onlar diye geçen topluluk; "Ey Zülkarneyn! Ye'cuc ve Me'cuc bu yerde fesat çıkarıyorlar. Onun için, bizimle onlar arasında bir sed yapman şartıyla sana bir vergi versek olur mu?" ZÜLKARNEYN ise siz beni tanıyorsunuz, benim parayla, malla işim yok, ALLAH'ın bana verdiği  muhteşem kudret, bunların hepsinin üzerindedir. Bu yüzden siz bana sadece yardımcı olabilirsiniz demektedir. Siz bana yardımcı olun da sizin ile onlar arasında en sağlam seddi yapayım Dedi.
  Niçin ZÜLKARNEYN? Çünkü o ALLAH tarafından her türlü bilgi ve kudretle donatılmıştır. AZAP bile yapma yetkisi vardır.
 
   "ZÜLKARNEYN, bana demir kütleleri getirin, deyip iki dağın ucunu birbirine denk getirince, ateşi körükleyin, ateş kor haline gelince de, bana erimiş bakırı getirin üstüne dökeyim, bundan sonra ye'cüc ve me'cüc bu seddi ne aşabildiler, ne de delebildiler denmektedir".
    Burada, anlatılan yapılan işin çok sağlam olduğudur. Bizim burada yapacağımız, yapılan işin ne olduğunu araştırmak olmalıdır. Burada gerçekten iki dağın arasına sed yapılmış mıdır, yoksa bize anlatılmak istenen, biz öyle sağlam bir yapı yaptık ki bu yapıyı "ALLAH'tan başka kimse yıkamaz" mı denmektedir.
    Dünyada, yanyana iki dağ aramaya kalkarsak bu işin içinden çıkamayacağımız aşikardır. Onlarca yanyana dağ sayabiliriz. Yüce Rabbim, Dünya'da insanlık yaşamının başlamasından vaadin hak olduğu zamana kadar "İKİ ZAMAN" sahibi olarak Dünyayı yöneticeksiniz deyip, hem de Dünya üzerinde her şey yapabilecek güce sahipsin diye veriyorsa; iki dağ arasında seddi başkalarının yardımına kalmadan yapması gerekir.
    ZÜLKARNEYN, daha önce açıkladığım gibi bir sistemdir, birey değildir. Bu topluluk da bu sistemin bireylerindendir. Sistemden yani ZÜLKARNEYN'den istekleri vardır. Zengindirler. Bu topluluk aynı Zaman'da sisteme para bile teklif ederler. Çünkü paranın güç olduğunu çok iyi bilmektedirler. O zaman, bizim burada yapacağımız iş, Dünyada sed aramak değildir. Ne yapmamız gerekir?
Burada, bir manevi güç aramamız gerekmez mi?
   ZÜLKARNEYN, madem böyle bir isteğiniz var, o halde sizde yardım edin der.
Bize bu kıssada anlatılmak istenen manevi bir Seddir. "Nihayet, iki dağın ucunu denkleştirdiği vakit", yani, Kuzey Kutup ve Güney Kutup noktalarını birleştiren meridyenler gibi çekilmiş mecazi anlatımlı "MANEVİ" bir Seddir. Anlatım, Dünyanın bir tarafından öbür tarafına geçilemeyen bir Sed gibi.
   Bu topluluğun arasına belli bir vakte kadar fesat, bozguncu girmemesi için çekilen MANEVİ Seddir.
   ZÜLKARNEYN, bu topluluğun amacını bilmektedir. Çünkü "Bu Rabbimin bir lütfudur. Rabbimin vaadi geldiği vakit de onu dümdüz yapacaktır. Rabbimin vaadi de haktır. Demiştir. Şimdi yine herkesin gözden kaçırdığı  ama ayetin kilit noktası "LUTUF" ne demekmiş bir bakalım;
 
"SAYILAN, DEĞER VE ÖNEM VERİLEN BİRİNDEN GELEN İYİLİK".
 
Demek ki MANEVİ SED, bu topluluğa ALLAH TARAFINDAN YAPTIRILMIŞ bir iyilikmiş. Zaman'ı gelince bu manevi sedi dümdüz yapacakmış.
   Acaba ALLAH niye bir Kavim değil de, onlar dediği bir topluluğa iyilik yapsın. Hem de Zaman'ını belirlemiş bir süre içinde. Bozguncuları arasına istemeyen bir topluluk, hem sistemin içinde olan, aralarına kimsenin karışmasını istemeyen, Hemde kendi aralarında birbirlerinde çok bağlı olan bir topluluk.
 
   AYETTE NİYE DEMİR, NİYE BAKIR GEÇMEKTEDİR;
Bu gün set denilince akla ilk gelen büyük bir duvar olur. Dünyada da örneği çoktur. Çin seddi taş ve kayalardan yapılmıştır. Mısır piramitleri ayrı bir örnektir. Kesilmiş kayalardan meydana gelmiştir. O zaman niye demir kütleleri eritip  üzerine bakır dökeyim demektedir. Tamamen Dünya üzerinde sistemin sağlamlığı söz konusudur. Bize anlatılmak İstenen Dünya üzerinde kurulan bağdır. Bu bağ Sistemli bir çalışma ( işin içinde birbirlerine yardım mevcut ). Eğer gerçekten bir set yapılmış olsaydı, demir kütleleri getirin yerine taşları getirin derdi.
   HADİD SURESİ 25. Ayet;
Andolsun ki resûllerimizi beyyinelerle (açık delillerle, ispat vasıtaları ile) gönderdik. Ve onlar ile beraber kitabı ve mizanı indirdik ki insanlar arasında adaletle hükmetsinler diye. Ve içinde kuvvetli sertlik bulunan DEMİRİ indirdik. Ve onda insanlar için pekçok menfaatler (faydalar) vardır. Ve (bu), gaybda (görmeden) kendisine ve resûllerine yardım edecek olan kimseleri, Allah’ın bilmesi (belli etmesi) içindir. Muhakkak ki Allah; Kavî’dir (güçlüdür, kuvvetlidir), Azîz’dir
    Şimdi ise sıra "BAKIRA "geldi ;
Bana demir kütleleri getirin, deyip iki dağın ucunu birbirine denk getirince, ateşi körükleyin, ateş kor haline gelince de, bana erimiş bakırı getirin üstüne dökeyim, dedi.
Demir sağlamlığı kadar aynı zamanda kırılgan bir madendir. Burada demirin kor haline gelmesi ergime noktası olduğundan dolayı kor halindeki demirin üzerine dökülen bakırla mukavemeti bir kat daha artmış olur.  Çünkü, bakır; demirin kırılganlığını kaybetme özelliğini taşıyan bir madendir. Bu da ZÜLKARNEYN  sisteminin bir kat daha sağlam bir zemine oturtulmuş olduğunu anlatıyor. Bakır, ayrıca iletken de bir maddedir. Bu iletkenlik, zaman, ne zaman olursa olsun, kendi aralarında haberleşmenin ne kadar rahat yapabileceklerini de gözler önüne sermektedir.
Bakır ; Demirin vücutta düzenli bir şekilde kullanılması için de gereklidir. Bakır olmazsa demir hemoglobine bağlanmaz.(cosmiclife.com.tr)
(Çıplak iletkenler, baralar, yalıtılmış hava hattı ve yeraltı güç kabloları ve ek malzemeleri elektrik enerjisi iletim ve dağıtımının başlıca elemanlarıdır. Yakın zamana kadar, elektrik enerji iletim ve dağıtımında, bakır, uygun özellikleri nedeni ile bu alandaki ana iletken malzemesi olarak kullanılmaktaydı).(wikipedia
   "Topluluk kim, niye, niçin hatta ne Zaman" biraz dinlendikten sonra.....
                   
                                  BURHAN
 
   
 

   

4 Haziran 2017 Pazar

YA SENDEN BAŞKASI HERKES YANILIYORSA
   Hani Temel’in otoyolda ters yönde giderken, radyoda polisin “ters yönde ilerleyen bir araç var” anonsunu duyunca kızıp, “ne bir tanesi, hepsi, hepsi” dediği fıkradan bahsediyorum. Her zaman olmasa da bazen Temel haklı olabiliyor. Gerçekten de herkes yanlış yönde gidiyor olabiliyor.
    Senden başka herkesin bir şeyi yapıyor olması, o şeyin mutlak doğru olduğu anlamına gelmez.
ENAM SURESİ
116 - Eğer yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Çünkü onlar sadece "zann"a uyarlar ve saçmalarlar.
      Dedikten sonra hiç okumayıp araştırmadan, yalan yanlış bilgileri kesindir diye değerlendirmemizin yanlışa düşeceğimizin görüntüsüdür. Ayrıca, bilerek veya bilmeyerek okuyup araştırmayan insanlara yanlış olanı doğru olarak gösterebiliyoruz. Bu konuda kimseyi suçlamıyorum. Ben Kur'ana göre değerlendirme yapmaya çalışıyorum. Şeytanı da Kur'ana göre değerlendiriyorum. Çünkü ALLAH'tan insanların pek azı hariç nerdeyse hepsini doğru yoldan çıkaracağını iddia etmiş, ALLAH ise başka bir deyişle hepiniz cehennemi göreceksiniz demiştir.
     Ben burada kimseyi değiştiremem. Zaten ayetlerde belirtildiği gibi, dünya üzerinde sadece tebliğ söz konusudur. Çevirmek ALLAH'a aittir.
     KEHF suresi kıssaları mecazen anlatılmış kıssalardır. Bunu 18/61 ayette Neptün-Balık çıkışı tarihine vermiş olarak gördük. Musa ve Kul yolculuğu da böyledir. Aslında böyle bir yolculuk yoktur. Burada bize "KULUN"  kim olduğu anlatılmaktadır. MUSANIN da ona kısa üç yolculukla tabi olması anlatılıyor. Aslen Musa da burada yok tabii ki. Kim var? Bu işe gönül vermiş Yahudiler.
     Ne alaka diyebilirsiniz. Bu Kullar, ALLAH'ın İHLASLI KULLARIDIR. Ayetlerle yazımı doldurmayacağım. Kur'anda bir çok ayette geçer bu kullar. Şeytan bile onlar hariç demektedir.
    Böylesi bir durumda Musa tek bir kul ile yolcuğunda çok şaşırır. Çünkü o bir peygamberdir. Öyle öğrenmiştir. Öbür tarafta Dünya üzerinde yönetim vardır. İnsan doyumsuz olduğundan dolayı fesat çıkarmak içinde vardır. Dünya yöneticiliği şarttır.
KIYAMET SURESİ 36: Dünyada insan yalnız bırakıldığını mı zanneder.
      Yöneticilik, KEHF suresinde Musa ile Kulun yolculuğundan Sonraki 83. Ayetle başlar. Yeryüzünde yöneticilik ZÜLKARNEYN'e verilmiştir. Hemde öyle böyle değil. Herşeye karar verebilecek ihtişamla. Çünkü azap yetkisi bile vardır. Kulun yolculuklarında  yaptıklarına baktığımızda bir Peygamber'i bile şaşırtacak işlere girişmektedir. Ve izahını da ALLAH böyle olmasını istemiştir demektedir. Kul, kötü zannedilen işlerden sonra bir de iyi iş yaparak yıkılan duvarı tamir etmektedir. "Davut'a Nasıl zırh yapıldığını öğretmiştik" denildiği gibi buradan mesleğinin Demirci ustası olduğunu görmekteyiz. Bu kıssada da kulun bize bir duvarcı ustası olduğu anlatılmaktadır. Kul bireydir. Duvarı tek başına yapmıştır. Emirlerini ALLAH'tan almaktadır.
    Bu kıssa biter bitmez, 83. Ayetle ZÜLKARNEYN başlar. Kuzey kutubu ve Güney kutubuna iki yolculuk yapar. Bu yolculuklarıyla kuzeyden güneye Dünyaya hakim olduğu ANLATILIR. Üçüncü yolculuğunda İki dağın arasına vardığında onların önünde laf söz anlamayan bir kavimle karşılaşır. Dediler ki; ye'cüc ve Me'cüc burada fesat çıkarmaktadır, onlarla bizim aramıza set yaparmısın? Burada bizim işimiz set olduğu için sadece seti ele alarak devam ediyoruz. Bir kere set nedir? Onu bir açıklayalım. Sözlük karşılığı; engel, yüksek duvar. Niye burada bir duvar değil de set. Çünkü duvar tek kişinin yapacağı bir iş. Set ise birçok kişinin beraber çalışıp yapabileceği bir iş. Nitekim ayette belirtildiği gibi sizde bana güç olarak yardım edin yapalım denilmektedir. Oysa ZÜLKARNEYN'e ALLAH tarafından sebeb ve yetkiler verilmiş ki istese o seti tek başına da yapabilir. Ama o diyor ki sizde bana yardım edin ki beraber yapalım. Yani bu anlatımdan kişilerin topluluğundan bahsediyoruz. "Büyük bir duvarı" beraberce bir topluluk yapıyor. Bu topluluk musluk tamircisi değil arkadaşlar. "DUVARCI USTALARI" yani "YAPI USTALARI".
    KUL DUVARCI USTASIYDI, ZÜLKARNEYN DUVARCI USTALARI

     DAHA ÖNCE YAZDIĞIM YAZILARDA ACABA YANLIŞ YOLDAMIYIZ DİYORDUM. ARTIK YANLIŞ YOLDASINIZ DİYORUM.
     SAYGILAR.....
                                                                                 BURHAN

26 Mayıs 2017 Cuma

ARAŞTIRMAYA DEVAM

Yıl 1897 Siyonizm kurulup ilk iş İsrail'in kurulması kararı alınıyor.
Siyonizm’in amentüsünde yer alan `Vaad edilmiş toprakları’ ele geçirmek için zamana yayılan ve kademeli bir geçişi esas alan bir Strateji belirlenmiştir.
Çok ilginçtir, bunun adına da kuduz köpek stratejisi konulmuş. 1897 Basel Kongresi’nde çizilen programa yol boyu hep sadık kalınmıştır. Bu programın uygulanabilmesi için öngörülen stratejinin temeli, korku, şiddet ve dehşet salma üzerine bina edilmiştir. Siyonist stratejide, Moşe Dayan’ın, “İsrail kudurmuş bir köpek gibi olmalı, kimsenin dokunamayacağı kadar tehlikeli.”  ifadesi, ana ilke olarak benimsenmiştir.
Bu "kuduz köpek"psikolojisini, Başbakan Yardımcısı Avigdor Lieberman, 2009 yılı Ocak ayında, Gazze olayları için kullandığı ifadelerde de görebilmekteyiz:

İsrail eski genelkurmay başkanı Rafael Eytan’ın konuşmalarında, `Kudurmuş Köpek Stratejisinin’ dayandığı vahşet boyutunu daha açık okumak mümkündür:
“Siz iyi yürekli, yumuşak huylu insanlar, şunu iyi bilin ki Adolf Hitler’in gaz odaları bile birer cennet sarayıdır… Topraklara yerleşmeyi tamamladığımızda, bütün Arapların yapabilecekleri tek şey, şişenin içindeki ilaç yemiş hamam böcekleri gibi panik halinde bir oraya bir buraya koşturmak olacaktır.”

İsrail, Gazze’ye 2008-2009 yılında 'Dökme Kurşun”, 2012’de, 'Bulut Sütunu’ ve Temmuz 2014’de 'Koruyucu Hat’ isimli saldırıları yapıyor.

Bir de adını hiç duymadığınızı zannettiğim ZEDEKİAH MAĞARASI vardır. Burası da KUDÜS'te. Yeni Ahit'teki ''Hazreti Süleyman, Yahudiler'in yıkılan ilk mabedini, tapınak tepesine yakın bir yerde bulunan mağaradan getirttiği taşlarla inşa ettirdi'' ifadesinde bahsi geçen mağaranın Zedekiah Mağarası olduğu rivayet ediliyor. Yerin 230 metre altında. Devasa bir mağara. İçerisinde loca salonları dahil büyük bir alan. Her sene toplantılar yapılan bir yer.

Geçen hafta yazdığım iki yazımda; Dostlar, acaba yanılıyormuşuz demiştim ya, yine "yanılıyor" muyuza devam.

Bunları niye yazdım diye merak ediyor olabilirsiniz. Şimdi toparlayalım.

Şimdi anlatacaklarımı, KEHF SURESİNİ bilenler daha iyi anlayacaklardır.

18/97 - Artık Ye'cuc ve Me'cuc bu seti ne aşabildiler ne de delebildiler. Siyonizm, 1897 yılında kuruluyor. Ne tesadüf ; 18. Sure 97. Ayette geçen seddin yapımı ve sure ve ayete denk gelen tarihte siyonizmin kuruluşu; 1897.

İsrail Gazze'ye 3 sefer saldırı yapıyor. Yine ne tesadüf, ZÜLKARNEYN onlarla Ye'cüc ve Me'cüc arasına set yapar. Gazze'ye yapılan saldırıların adlarına bakarmısınız? DÖKME KURŞUN, BULUT SÜTUNU ve KORUYUCU HAT. Üçüde set ile ilgili.

Yine KEHF SURESİNDE geçer, "ASHAB-I KEHF". Burada da mağaraya sığınan gençlerin kıssası anlatır. Bu kıssada en önemli detay köpekleridir. Kaç kişi sayılırsa sayılsın biri de köpekleridir. Ne tesadüftür ki siyonizmin en büyük stratejileri KUDUZ KÖPEK STRATEJİSİDİR. Bu maddeleştirilmiştir.

Yine bu kıssada geçen mağara ise Kudüs'te bulunmakta mabedin yapılışında taşların taşındığı rivayet edilen ve şu anda içerisinde Mason locası bulunan senenin belli olmayan günlerinde toplantıların yapıldığı gizemli mağara ZEDİKİAH. Bence ne tesadüftür.

Şimdi sıkı durun. En büyük tesadüf geliyor.

Kıssada, mağarada gençler vardı. Bu gençler burada, Kur'anda geçen net bir ifade ile 300 yıl kaldılar der. 18/97. Ayette artık Ye'cüc ve Me'cüc bu seti ne aşabildiler, ne delebildiler der. Ne zamana kadar, Rab'bimin vaad'i gelene kadar. Rab'bimin vaad'i haktır.
Evet bu vaad ENBİYA SURESİ 96-97 ayetlerde anlatılıyor.
96 - Nihayet Ye'cûc ve Me'cûc(un seddi) açıldığı zaman, ki onlar her dere ve tepeden akın edip çıkarlar.
97 - Ve gerçek vaad yaklaştığında, işte o zaman kâfir olanların gözleri beleriverir. "Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gaflet içindeydik, hayır biz zalim kimselerdik." derler.

ENBİYA SURESİ kaçıncı sure biliyormusunuz; 21. Sure. Yani seddin açıldığı ayet kaçmış 21/96
Siyonizm 1897 de kuruldu. Set 18/97 de yapıldı. Gençler mağarada 300 yıl kapalı kaldılar. 97 senesini de sayarsanız 300 yıl sonra 2196 yılı olur. 21/96 da geçen seddin açılışı ne tesadüf değil mi?

Daha bitmedi; İsrail eski Genelkurmay Başkanının sarfettiği sözlere dikkat edelim;
"Topraklara yerleşmeyi tamamladığımızda, bütün Arapların yapabilecekleri tek şey, şişenin içindeki ilaç yemiş hamam böcekleri gibi panik halinde bir oraya bir buraya koşturmak olacaktır.”
Burada da tesadüfe bakın ki, ilaç yemiş Hamam böcekleri gibi panik halinde bir oraya bir buraya koşuşturacaklar demiş. Sed de açıldığı Zaman, onlar her dere tepe her yerden akın akın çıkarlar.
 Nasıl bir tesadüfse KEHF SURESİ kıssalarını sanki seçerek uygulamışlar.

KİMBİLİR BELKİ DE ŞEYTANIN OYUNUNA GELİYORUZ...

                                                                                                            BURHAN DOĞAN



17 Mayıs 2017 Çarşamba

İHLASLI KULLAR
Yine araştırıyorum , bakıyorum, gözlemliyorum herkes doğru yolda gibi gözüküyor. "Masonluk, Siyonizm, Kabala, Deccaliyet, İlluminati". Kötü kavramlar.
  Anlayamadığım, herkesin kıyametin yakın olduğunu savunduğu bu dönemde şeytanın ALLAH'a, ALLAH'ında bize KUR'AN ile bildirdiği ayetlerdeki anlatımlar, bize insanların bir çoğu (şeytanın dediğine göre hepsi kandırılacak, doğru yoldan saptırılacak). ALLAH'ın bize KIYAMET ile ilgili bildirdiği ayetlerde de yine insanların hepsi cehennemi görecek der.

HUD 119; Ancak Rabbinin rahmeti ile bağışladığı kimseler başka. Zaten onları bunun için yarattı ve Rabbinin: «Andolsun ki, cehennemi tamamen cinlerden ve insanlardan dolduracağım!» sözü tamamen yerine geldi.

MERYEM 71; İçinizden hiçbiri istisna edilmemek üzere mutlaka herkes cehenneme varacaktır. Bu, Rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür.

SECDE 13; Eğer dilemiş olsaydık, herkese hidayetini verirdik; fakat tarafımdan şu söz verildi: «Elbette ve elbette cehennemi bütün cin ve insanlardan dolduracağım!»

SAD SURESİ;
82 - İblis: "Öyle ise izzet ve şerefine yemin ederim ki, ben onların hepsini mutlaka aldatır, saptırırım."
83 - "Ancak içlerinden ihlas ile seçilmiş has kulların müstesna" dedi.
84 - Allah buyurdu ki: "O doğru, ben hep doğruyu söylerim."
85 - "Andolsun ki, cehennemi mutlaka senden ve onların sana uyanlarından, topunuzdan tıka basa dolduracağım."

ARAF SURESİ;
14 - (İblis) dedi: (Bari) bana (insanların) tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver."
15 - (Allah) buyurdu: "Haydi sen süre verilmişlerdensin."
16 - "Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım."
17 - "Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın."
18 - (Allah) buyurdu: "Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki,onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım."

HİCR SURESİ
36 - İblis: "Rabbim! Öyle ise insanların kabirlerinden kaldırılacakları güne (kıyamete) kadar bana mühlet ver" dedi.
37 - Allah buyurdu ki: "Sen mühlet verilenlerdensin."
38 - "Allah katında bilinen vaktin gününe kadar..."
39 - İblis şöyle dedi: "Rabbim! Beni saptırdığın için, mutlaka ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!"
40 - "Ancak içlerinden ihlaslı kulların müstesnâdır."
41 - Allah şöyle buyurdu: "İşte bana ulaşan dosdoğru yol budur."
42 - "Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur."
43 - "Şüphesiz ki onların hepsine vaad edilen yer cehennemdir."

İSRA SURESİ;
64-"(Haydi) onlardan gücünün yettiğinin ayağını çağrınla kaydır. Atlıların ve yayalarınla onların üzerine yürü. Onların mallarına ve evlatlarına ortak ol. Onlara vaadlerde bulun." Halbuki şeytan onlara aldatmadan başka bir şey va'detmez.
65- "Şüphesiz, (gerçek) kullarım üzerinde senin hiçbir hakimiyetin olmayacaktır. Vekil olarak Rabbin yeter!"

Yukarıdaki ayetlerden de anladığımız gibi şeytan, insanların tamamına yakınını kandıracaktır. Cehenneme gitmelerini sağlayacaktır.
Yazının başında belirttiğim gibi anlayamadığım nokta, kıyametin yakın dediğimiz Zaman'da "Masonluk, Siyonizm, Kabala, Deccaliyet, İlluminati" bunlar şeytani topluluklar, ve birçok insanda bu toplulukların  farkında ise şeytanın dediği "insanların hepsini doğru yoldan çıkaracağım" sözü boşta kalmıyor mu?
Şeytan,  bu bilinçli insanları nasıl kandıracak. Dikkat edin insanların hepsi demiyorum, bilinçsiz ve bi haber birçok insan var. Daha zaman vardır diyebilirsiniz lakin insanlarında birçoğunun bilinçlendiğini unutmamak gerekir.
Bir önceki yazımda belirttiğim KEHF suresinden bir kıssa yazımda, ALLAH'ın katından rahmet verip ilim öğrettiği kullarından bir kul vardı. İşte o "kullar" buradaki ayetlerde karşımıza çıkıyor. "İHLASLI KULLAR"
Dikkat edin, ayetlerde hem ALLAH, hem şeytan bu ihlaslı kulların üzerinde şeytanın hakimiyetinin olamayacağının kesin hükmü vardır.
Peki kimdir bu "İHLASLI KULLAR".
O kadar araştırma yapıyorum. Bu "İHLASLI KULLAR". dan kimse bahsetmiyor. Bilen birilerine soruyorum kimsede çıt yok.
Kimse sakın bana bu kullar, içimizden günah işlemeyen şeytana uymayan insanlardır demesin.
Kur'an bahsedecek, ALLAH'ın kesin hükmü olacak, şeytan bile ben onlara dokunamam diyecek ALLAH katından rahmet ve ilim verecek, insanlar bunu görmezden gelecek görenlerde bu ayetlere dokunmayın diyecek işte bu tam şeytanın istediği oyun değil de nedir?
Peki, Dünya yönetiminde bu kulların hiç mi etkisi, hükmü yok. Bu kullar şeytanın Dünya yönetimini mi seyrediyorlar.
Hayır arkadaşlar. Onlar bizzat bu Dünyayı ALLAH'tan aldığı rahmet ve ilimle yönetiyor.
Kullar, ZÜLKARNEYN'in bireyidir. Yani ZÜLKARNEYN bir sistem adıdır.
KEHF SURESİNDE Musa ile kulun yolculuğu 82. Ayette biter ve hemen ZÜLKARNEYN'e geçer. Aynı rahmet ve ilim ZÜLKARNEYN'e de verilmiş aynı Zaman'da azab yetkisi de verilmiştir. Kul yaptığı işleri tek başına yapmıştır. Yani bireydir. ZÜLKARNEYN'e baktığımızda set yaparmısın diyorlar ama ZÜLKARNEYN seti istese  ALLAH'ın verdiği rahmet ve ilimle yapar. Lakin o diyor ki, sizde bana gücünüzle yardımcı olun yapalım. Yani yapılan iş bireylikten çıkmış oluyor. Aynı Zaman'da yolculuklarında karşılaştığı kavimler için, ALLAH onları ister cezalandırırsın,ister iyi davranırsın. O da kim haksızlık ederse ona azab edeceğiz sonra rabbine döndürülecek O da görülmemiş bir azabla cezalandıracak. Deniliyor.

ARKADAŞLAR, ACABA ŞEYTANIN OYUNUNA MI GELİYORUZ.

12 Mayıs 2017 Cuma

KEHF SURESİNDEN BİR KISSA
Musa ile Kulun yolculuğu enteresan değilmidir?
""Kul;  1. Yolculukta gemiyi deler, Musa şaşırır kalır. Durup dururken insanların boğulmasını mı istiyorsun der. Azar işitir. Affedersin der.

Kul; 2. Yolculukta bu sefer bir çocuk öldürür. Musa yine karışmak ister. Kısas olmadan çocuk öldürdün der. Ama hemen bu sefer özür diler. Bir daha yaparsam beni yanında götürme der.

Kul; 3. Yolculukta bu sefer yıkık bir duvarı onarır, yani tamir eder. Musa bu seferde karşılıksız iyi bir iş yaptın der. ""

Yolculuk başlamadan aralarında bir pazarlık söz konusudur. Musa, Kul ile buluştuğunda, senin ilmini öğrenmem için sana tabi olabilirmiyim der. Kul ise sen benim yaptıklarıma sabredemezsin der.

İlginçtir. Musa peygamberdir. Kul'un yanında ilim öğrenmek için yardımcı olmayı kabul eder. Karşı gelmeyeceğim, konuşmayacağım dediği halde yapılan işlere dayanamaz karışır. Verdiği sözü unutur. Bunun üzerine Musa Peygamber'e Kul açıklama yapar.

Gemiyi deldim, açıkta korsanlar gemiye el koyacaktı. Çocuğu öldürdüm, büyüyünce kötü biri olacaktı. Duvarı tamir ettim, iki yetim büyüyünce kendilerine ait hazineyi alsın diye. Bu yaptığım işleri kendi isteğimle değil, Allah'ın öngörüsüyle yaptım der.

Şimdi, bu kıssa biter bitmez 83. Ayet; Bir de sana ZÜLKARNEYN'den sorarlar; De ki, Size ondan bir hatıra okuyacağım. Diyerek ZÜLKARNEYN kıssasına geçer. Çünkü bu iki kıssa birbiriyle direk bağlantılıdır.(Çünkü ZÜLKARNEYN'e bu Dünya üzerinde yönetim vermiştir.) yeryüzünde iktidar sahibi yaptık ve ona ulaşmak istediği her şeyi elde etmesinin bir yolunu verdik. Biz ona dedik ki: "Ey Zülkarneyn! Onları ya cezalandırırsın veya onların hakkında iyi davranırsın."  O da demişti ki: "Kim haksızlık ederse muhakkak ona azab edeceğiz; Sonra Rabbine geri döndürülecek, O da onu görülmemiş bir azabla cezalandırır."  İşte Zülkarneyn'in kudret ve saltanatı böyleydi. Ve biz onun yanında olan her şeyi bilgimizle kuşatmıştık. Bununla bağlantısını daha sonra açıklamaya çalışacağım.

Musa ile Kul'un yolculuğu anlatılırken, 65 Ayette; Nihayet kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik, geçer. Demek ki Kul çok önemli bir şahıstır. Musa bile ona tabi olabilmek, ondan bir şeyler öğrenebilmek için iki Deniz'in birleştiği yere kadar gideceğim, senelerce gideceğim demiştir.(Kullarımızdan bir Kul diye bahsedilirken rahmet verilmiş ve ilim öğretilen bir çok Kul olduğunu da öğrenmiş oluyoruz).

Bize Allah, bu kıssada  Kulum, "benim bilgim doğrultusunda her şeyi yapabilirler demiyor mu"? Peki, bu rahmet ve ilim alan Kullar şu anda Dünyada değil mi?
Bu durumda yaşanan Dünyadaki olaylar için, savaşından tutun da yapılan her türlü olayları biz de Musa gibi neler yapıyorsunuz, insanları öldürüyorsunuz, niyetiniz nedir demiyormuyuz.

Dünya üzerindeki değişimi, normal insanlar mı yapıyor sanıyoruz. Bu insanlar niye bu kadar güçlü, bu gücü kimden alıyorlar diye sormuyormuyuz.

Ya birisi çıkarda KUL gibi yapılan işleri izah ederse.........
                                                                                         BURHAN DOĞAN



22 Nisan 2017 Cumartesi

DOSTLAR ;

"KUR'ANI" MASAL, HİKAYE KİTABIMI ZANNEDİYORSUNUZ.
YANILIYORSUNUZ.
KUR'AN BİLİM IŞIĞINDA İNSANLARI AYDINLATICI BİR KİTAPTIR.
ARAŞTIRMA YAPARAK, NOT TUTULARAK OKUNACAK BİR KİTAPTIR.
İÇİNDE BİLİM VARDIR. BİLİMLE DE AÇIKLANMASI GEREKEN BİR KİTAPTIR.
ZÜLKARNEYN KISSASI BİLİM IŞIĞINDA AÇIKLANMALIDIR.

KEHF SURESİ;
83 - Bir de sana Zülkarneyn'den soruyorlar. De ki: Size ondan bir hatıra okuyacağım.
84 - Gerçekten biz onu (Zülkarneyn'i) yeryüzünde iktidar sahibi yaptık ve ona ulaşmak istediği her şeyi elde etmesinin bir yolunu verdik.
85 - Derken o da bu yollardan birini tutup gitti.
86 - Nihayet güneşin battığı yere vardığı zaman, güneşi, (sanki) kara bir balçıkta batıyor buldu. Bir de bunun yanında bir kavim buldu. Biz ona dedik ki: "Ey Zülkarneyn! Onları ya cezalandırırsın veya onların hakkında iyi davranırsın."
87 - O da demişti ki: "Kim haksızlık ederse muhakkak ona azab edeceğiz; Sonra Rabbine geri döndürülecek, O da onu görülmemiş bir azabla cezalandırır."
88 - "Amma her kim de iman edip iyi bir iş yaparsa, buna da en güzel mükâfat vardır. Biz ona dünyada kolaylık gösterir zor işlere koşmayız."
89 - Sonra Zülkarneyn yine bir yol tuttu.
90- Nihayet Güneşin doğduğu yere vardığında, Güneşin kendilerini ondan koruyacak bir siper yapmadığımız bir kavim üzerine doğmakta olduğunu gördü.
91 - İşte Zülkarneyn'in kudret ve saltanatı böyleydi. Ve biz onun yanında olan her şeyi bilgimizle kuşatmıştık.
92 - Sonra yine bir yol tuttu.
93 - Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiç söz anlamayan bir kavim bulmuştu.
94 - Dediler ki: "Ey Zülkarneyn! Ye'cuc ve Me'cuc bu yeryüzünde fesat çıkarıyorlar. Onun için, bizimle onlar arasında bir sed yapman şartıyla sana bir vergi versek olur mu?"
95 - Dedi ki: "Rabbimin bana vermiş olduğu servet ve saltanat, sizin vereceğiniz şeyden daha hayırlıdır. Bana maddî yardımda bulunun da sizinle onların arasına en sağlam seddi yapayım.
96 - "Bana, demir kütleleri getirin." Nihayet dağın iki ucunu denkleştirdiği vakit: "Ateş yakıp körükleyin" dedi. Demiri bir ateş koru haline getirince. "Bana erimiş bakır getirin üzerine dökeyim" dedi.
97 - Artık Ye'cuc ve Me'cuc bu seti ne aşabildiler ne de delebildiler.
98 - Zülkarneyn dedi ki: "Bu Rabbimin bir lütfudur. Rabbimin vaadi geldiği vakit de onu dümdüz yapacaktır. Rabbimin vaadi de haktır.
99 - Biz o gün (kıyamet günü) onları bırakıvermişizdir. Dalgalar halinde birbirlerine girerler, Sûr'a da üfürülmüştür. Böylece onların hepsini bir araya toplamışızdır.
100 - Ve cehennemi o gün kâfirlere öyle bir göstereceğiz ki!

   ALLAH BİZE "BİZ BU KİTAPTA HİÇ BİRŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK" DEMİŞTİR. (ENAM SURESİ 38)
   AYRICA "BİZ SANA HER ŞEYİ APAÇIK BEYAN EDEN KİTABI İNDİRDİK" DENİLMİŞTİR. (NAHL SURESİ 89)
   ASLINDA KEHF SURESİ 84. AYET ZÜLKARNEYN'İN KİM OLDUĞUNU AÇIKÇA ANLATMIŞTIR. "Gerçekten biz onu (Zülkarneyn'i) yeryüzünde iktidar sahibi yaptık ve ona ulaşmak istediği her şeyi elde etmesinin bir yolunu verdik".
DİKKAT EDELİM; YERYÜZÜNDE DEMEKTEDİR. DÜNYA ÜZERİNDEKİ YAŞAMIN YÖNETİCİLERİ DEMEKTEDİR.
YİNE DİKKAT EDELİM; HZ.MUSA İLE YOLCULUK YAPAN HALİS KULLARIMDAN BİRİDİR DE DEMEMİŞTİR.
YİNE DİKKATLİ OKURSAK, 84. AYETTEN SONRA BİRİNCİ VE İKİNCİ YOLCULUK ANLATILIR.
BU İKİ YOLCULUKLA, KUZEYDEN GÜNEYE, DÜNYA ÜZERİNDE HİÇ BİR BOŞLUK KALMAKSIZIN HER YERE HAKİM OLDUĞUNU BİLDİRMEKTEDİR. (BOŞLUK KALMAYAN YERİN AÇIKLAMASI ÜÇÜNCÜ YOLCULUK OLAN SEDDİN YAPIMINDA ANLATILMAKTADIR).
91.AYETTE, İşte Zülkarneyn'in kudret ve saltanatı böyleydi. Ve biz onun yanında olan her şeyi bilgimizle kuşatmıştık. DEMESİYLE GAYET AÇIK BİR ŞEKİLDE DÜNYA ÜZERİNDEKİ HAKİMİYETİ AÇIKLAMIŞTIR.
   ZÜLKARNEYN, İKİ ZAMAN SAHİBİDİR. BU YAŞAMIN BAŞINDAN, YANİ ADEMİN VAR OLUŞUNDAN 98. AYETTE BELİRTİLDİĞİ GİBİ VAAD OLAN O GÜNE KADAR ALDIĞI GÖREVİ SÜRDÜRECEKTİR.

   DEVAM EDECEK.                                         BURHAN DOĞAN

27 Mart 2017 Pazartesi

ZÜLKARNEYN'den

"KUR'AN SIRLARI" Diyoruz. Niçin böyle söylüyoruz!  Çünkü okumuyoruz, okuduğumuzu anlamıyoruz.   Kur'an içinde sır barındırmaz. Allah ayetleriyle bunu bize açıklamıştır. "Biz size apaçık bir kitap indirdik". Denilmiştir. "Kur'anı yavaş yavaş anlayarak okuyun". Denilmiştir. Anlayarak okuyun ne demek; Arapça biliyorsan Arapçasını çevir ve oku ama Türkçe olarak oku, çünkü ancak bu şekilde içinde ne yazdığını anlayabilirsin. Allah'ın kitabıdır ancak dua okunur dersen, Kur'anda neler yazdığını asla ÖĞRENEMEZSİN.
Arapça bilmiyoruz ne yapalım demek sadece kaçmaktır. Türkçe onlarca mealler var. Niye bunlardan Kur'anda ne yazıyor diye merak edip okumuyoruz. Aslında okunduğunda göreceksiniz ki Kur'an sadece dua edilecek, hatim indirilecek bir kitap olmadığını göreceksiniz. Dünya üzerinde yaşanmış veya yaşanacak, ayrıca bizim bilmemizin gerektiği bir çok bilgiyi Kur'an bize bildirilmiştir. İşte bu yüzden Kur'anı Türkçe okumamız gerekir. Çünkü bizim dilimiz Türkçedir. Yani bizim anlayacağımız dildir. Takıldığınız yada aklınıza yatmayan mealleri diğerleriyle karşılaştırın, kıyaslayın. Göreceksiniz ki doğru olanını siz bulacaksınız. Ama şunu hiç unutmayın; araştırmadan hiç vazgeçmeyin. İşte o zaman içeriğini anlayacaksınız.
    Bunları niçin yazdım; NEPTÜN -BALIK BURCU çıkışı tarihini Kur'anda Kehf Suresi yani 18/61 ayette verdiğini açıklamıştım. Bu bir araştırmanın sonucunda çıkmıştır.
    Şimdi de KEHF SURESİNİN komple araştırmasından küçük bir ayet açıklaması yapacağım.
    Evet yine bir ayet açıklaması.
 
    KEHF 89; Sonra yine bir yol tuttu.
    KEHF 90;  Nihayet Güneş'in doğduğu yere vardığında, Güneş'in kendilerini ondan koruyacak bir siper yapmadığımız bir Kavim üzerinde doğmakta olduğunu gördü.

    Güneş, hepimizin bildiği gibi doğudan doğmaktadır. Yalnız dikkatli okursanız, ayette yolculuğun Doğu'ya gidildiği yazmıyor. Güneş'in doğduğu yer deniliyor. Güneş'in doğduğu yer görecelidir. Dünya, Güneş etrafında döndükçe yeryüzünün her yerinde doğmaktadır.
    Dünya'da Güneş, bulunduğun konuma göre yani Kuzeydeysen de Güneydeysen de doğmaktadır. Dünyamız Güneş'e göre Batı'ya doğru döndüğünden, Güneş haliyle doğudan başlayarak  Dünyamızı aydınlatmaya başlar. Bu durum bize Güneş'in Doğudan doğuyor izlemini verir.
   Bu sebebten dolayı Güneş, Dünyanın her yerinde doğar ve batar.
   Bugüne kadar Kur'anı açıklamaya çalışanların gözden kaçırdıkları en önemli yer burasıdır. Hep Güneş'in doğduğu yere Doğu, battığı yere Batı demişlerdir.
 
90.Ayeti incelediğimizde, "nihayet Güneş'in doğduğu yere vardığında, Güneş'in kendilerini ondan koruyacak siper yapmadığımız bir Kavim üzerinde doğmakta olduğunu gördü"

   Burada Güneş'in bir Kavim üzerine doğduğunu görmekteyiz. Burada, Güneş doğmakta, fakat Kavim ile Güneş arasında, Kavim'i Güneşten koruyacak bir siperin bulunmaması. Burada bir ayrıntı olduğunu görmekteyiz. Yapılan üç yolculuğun sadece buradaki Kavim'e mahsus söylenmiş olması ilginç gelmiyor mu? Demek ki diğer bahsedilen yerlerde Güneş ile Dünya arasında bir siper bulunmakta. Yani insanları Güneş'ten koruyan bir tabakadan söz ediyor Kur'an. Yalnız bir bölgede bulunmadığını belirtiyor.
   Bizim de yapmamız gereken bilime başvurmak.
Şöyle bir araştırma yapınca, Dünyamızı Güneş'in kuvvetli ışıklarından korumak için yüce Rabbimin düzenlediği ozon tabakasıyla karşılaşıyoruz.
Evet, ozon tabakası ; tehlikeli Güneş ışınlarını kırıp insanların Dünya üzerinde rahat yaşamalarını sağlamaktadır. Tamam Dünyanın etrafında, Dünyayı saran bir tabaka var ama ayette Güneş ile Kavim arasında onları koruyan siper yapmamıştık deniyor.
O zaman ozon tabakası hakkında biraz daha araştırma yapmamız gerektiğini düşünüp araştırdım. Karşıma, Dünyada ozon tabakası Kutupların Kuzey Kutubunda zayıf, Güney Kutubunda ise yok denecek kadar zayıf olduğuyla karşılaştım. Araştırmalara devam ettim. Kuzey Kutubunda iyi kötü bir yaşam var fakat Güney Kutubunda yaşam yok denecek kadar az. Güney Kutubu yaşama elverişli değildir. Ozon tabakası Güneş ışınlarını bu bölgede kesemediğinden Yaşam yoktur.
   Bu sebepten dolayı ZÜLKARNEYN ikinci yolculuğunu Güneş'in doğduğu yer olarak söylenen Doğu'ya değil Güney Kutubuna yapmıştır.
 
 BURHAN DOĞAN

4 Mart 2017 Cumartesi

    DÜNYANIN YÖNETİMİ

     
     Yaşadığımız Dünyada insan yaşamını birileri tarafından yönlendirildiğini hep söyler dururuz. Yok Amerika yönetiyor, yok İngiltere'nin gizli örgütleri yönetiyor. Evet, baktığımız zaman görünüş aynen böyle. Peki bunlar Nasıl sahiplenmişler bu Dünyayı ? Veya şöyle soralım; 

     Amerika kuruluş tarihi 1776. Yani 230 sene evvel. Dünyayı Amerika mı kurdu acaba ? Ki sahibi görünümünde. Tabii ki değil. O Zaman gerilere doğru yani Osmanlı dönemine, daha da gerilere gittiğimiz vakit, Dünya üzerinde söz sahibi olmaya çalışmış, bunu belli Zamanlar içerisinde başarmış bir çok ülke ve imparatorluk görebiliyoruz, tarih sayfalarına baktığımız zaman. 

    Peki bu ülkeler, bu imparatorluklar acaba niye devamlılık arz edemiyorlar da hepsinin belli bir müddet sonra sonu geliyor. Her dönem güçlenen ülkeler Dünyayı kendilerin mi zannediyorlar acaba ? Belki öyle belki de değil. Sonuç bir devrin kapanışı olmakta. 

    Peki şunu sormak gerekmez mi ?
Niye devamlılık gösterip tek bir güçlü ülke Dünyada tek hakim benim diyemiyor, yok olup gidiyor. 

      Bir tek gerçek olan var; o da hayat devam ediyor.

      Bize, hayatı devam ettiren ve bu yaşadığımız Dünyada neler olduğunu , neler olacağını  yüce Rabbim indirdiği son kitap olan Kur'anı Kerim'de her şeyi açıkça belirtmiştir.

      Biz bu kitapta hiç bir şeyi eksik bırakmadık dediği Kur'anda acaba Dünyayı kimlerin yöneteceğini yazmayı unuttu mu acaba ? 

      Kur'anı sadece dua etmek için okursan, yüce Rabbim bize neler haber veriyor demezsen, araştırmazsan tabi ki bir fikrin olmayacaktır. 

      Arkadaşlar, Kur'anda hiç bir şey eksik bırakılmamıştır. Rabbim, Dünya yönetimi ile bilgiyi bize bildirmiştir.

      Dünyanın yönetimi ülkelere bırakılmamıştır. Sistem öyle bir kurulmuş ki Dünyanın en ufak bir boşluğu kalmadan her yerde birileri bulunmakta.

      Evet, yaşadığımız bu Dünyayı birileri yönetiyor. Hem de ALLAH'ın istediği gibi  mükemmel bir şekilde. 

      Bunu da Kur'anın Kehf suresinde bildirmiştir.

      "ZÜLKARNEYN


      BURHAN DOĞAN


YE'CÜC ve ME'CÜC Kur'an, "onlarca ayetin içinde geçen bozgunculuğu" direk olarak insanın yaptığını anlatmaktadır. Kur...